Bugüne kadar yaptığı şarkılarla hepimizi kendine hayran bırakan Teoman’ın ‘Sayın Bay Rock Yıldızı’ adlı romanı Doğan Kitap etiketiyle geçtiğimiz günlerde raflardaki yerini aldı.
Biz de bu vesileyle kendisine sorularımızı yönelttik.
‘FİLM OLARAK ÇEKMEK ÜZERE SENARYOSUNU YAZDIM ÖNCE’
‘Sayın Bay Rock Yıldızı’ nasıl ortaya çıktı?
Film olarak çekmek üzere senaryosunu yazdım önce. Sonra romana çevirdim ve üç yıl boyunca o romanla uğraştım. Önceleri üslubu bulmakta zorlandım, denemeler yaptım fakat üslup meselesi çözülünce hızlandım ve hevesim arttı. Çok zevk alarak yazdım sonrasında ‘Sayın Bay Rock Yıldızı’nı. Bir underground roman yazmayı hedeflemiştim ama sadece bu fikir kesmedi beni. Roman, fragmantal, postmodern diyebileceğimiz bir tarza bulanınca aklım açıldı. Hatta “düşünce romanı” kodlarını da uyguladım. İşte o zaman, tam anlamıyla beni yansıtan ve herkesten ayıran yolu bulmuş oldum. Ardından, çok içime sinen bir sonuçla kitabım çıktı. İyi ki acele etmemişim yazmakta çünkü üç yılda romanın içine koyabileceğim bir sürü enteresan şey keşfettim ve kitaba yedirdim onları.
Romanı kitap olarak bastırmadan önce Kafa dergisinde tefrika etmeye başlamıştınız. Bundan sonra başka tefrikalar yazmayı düşünüyor musunuz?
Bir roman daha yazıyorum şu anda. ‘Sayın Bay Rock Yıldızı’nda anlattığım Timur’un 27 yaşındaki gençlik günleri. Daha yozlaşmamış, kendini kaybetmemiş, inançlı, sanatçı olma hayallerindeki Timur’un hayalperest, züğürt günleri. Onları da zamanı gelince tefrika yapacağım.
‘ACABA BUNUN NE KADARI TEOMAN?’
Timur 46 yaşında, hayatının anlamını kaybetmiş mizantrop bir rock yıldızı. Buna rağmen hem bir baba hem bir oğul olmaya çalışıyor. Timur’la aranızdaki benzerliklerden hareketle ‘Sayın Bay Rock Yıldızı’nın bir oto-kurmaca olduğu söylenebilir mi?
Öyle deniyor bu tarz işlere. Ama Timur ben değilim. Yazdığım roman bir kurgu ama çok iyi bildiğim bir hayat olduğu için, kendi içimdekileri ve bildiklerimi kullandım romanda. Ve Timur’u gece gündüz içen, tamamen dağılmış bir rock yıldızı yaparak bu romanı kendi hayatımdan çok daha ilginç bir hale getirdim. Okuyucuyla biraz da oynamak istedim açıkçası. Timur’u Teoman olarak okumaları hoşuma gidiyor. Acaba bunun ne kadarı Teoman diye düşündürerek kafa karıştırmak zevkli oluyor benim için.
Timur çelişkiler içinde yaşayan bir karakter ve ilişki kurduğu hemen her insanla çeşitli problemler yaşıyor. Bir tek kızını gerçekten seviyor ve bu sevgi onu biraz rahatsız ediyor. Biraz da bu detaydan bahsedelim mi?
Benim de hayatta en sevdiğim varlık kızım. Açık ara herkesten. Ama bir çocuk sorumluluğu ve ona duyduğunuz sevgi bazen kalbinizi çok zorluyor. O küçükken, ona duyduğum aşırı sevgi beni yıpratıyordu, hatta o hastalıklı sevgiyi nasıl azaltırım, normale düşürürüm diye de çalışmıştım o sıralar. Ayrıca, babalığımdan da hiç memnun değildim, kendimi o konuda hiç beğenmiyordum. Timur pozisyonu için o duyguları daha da abarttım. Ben Timur gibi alkolik ve sarsak olmadığım için kolay hallettiğim problemleri, Timur halledemiyor.
‘KENDİMİ BİLDİM BİLELİ ÖLÜM FİKRİ HER AN ENSEMDE’
Timur’un dünyayla yaşadığı uyumsuzluk, biraz da onun ölümle kurduğu ilişkiyle alakalı sanırım, ne dersiniz?
Aynı benimki gibi. Ben kendimi bildim bileli ölüm fikri her an ensemde. Hâlâ da öyle. Timur ölüme takıntılı, nihilist diyebileceğimiz bir mizantrop. Ölüm fikrinin her an tepesinde olması, hayattan hiç zevk alamamasına yol açıyor ve her şey boş geliyor ona. Bu, Timur’unki kadar hastalıklı olmamakla beraber benim için de öyle. Ben çok uyumsuz biriyimdir ve bu beni çok yalnız biri yapar. Yine de Timur benden daha berbat bir halde. İçinden hiç çıkamadığı bir sarmal içinde ve gittikçe kendi ayağına dolanıyor. Hayatını berbat ediyor hastalıklı karakteri. Başkalarının hayatını da.
Timur’u sosyal medya üzerinden “yaşayan” birine dönüştürmek istediğinizi açıkladınız. “Sosyal medyada var olan bir yıldız” imajının eleştirel bir yönü mü var yoksa bu bir deney mi?
Açıkçası ikisi de değil. Sadece günümüz kültür dünyası sosyal medyayı ıskalamamalı diye düşünüyorum. Hoşunuza gider veya gitmez, hepimiz türlü dozlarda sosyal medyanın esiri olduk. Ya da olmamak için uğraşıyoruz. Timur, fotoğrafçı Mehmet Turgut’un görselleriyle, sanki yaşayan bir yıldız olsun istiyorum. Kullanılacak metinler çoktan seçildi, şu an görsellerin bitmesini bekliyorum. Ağustos ayından itibaren sosyal medya kullanıcıları da Timur’a aşina olacaklar.
‘ROMAN YAZMAK ÇOK DAHA MEŞAKKATLİ BİR ŞEY’
Peki ilerleyen günlerde bu romanı beyaz perdede ya da tiyatro sahnesinde görebilecek miyiz?
Tiyatro olsun istiyorum. Film veya diziler çok yüksek maliyetli işler oldukları için, kitabım harap olsun istemiyorum reyting canavarının ve prodüksiyon maliyetlerinin altında. Bu konuda acele etmiyorum. Hedefim 2025-2026 sezonu için hazırlamak tiyatrosunu. Ben o konulardan pek anlamadığım için çok geniş bir danıştığım kitle olacak. Ama ben kontrol delisi birisi olduğumdan, son anına kadar uğraşacağım o işle de.
Şarkı sözü yazmakla roman yazmayı karşılaştırırsak bize neler söylemek istersiniz?
Roman yazmak çok daha meşakkatli bir şey şarkı sözüyle karşılaştırılınca. Şarkı sözü nasıl yazılmalı konusunda çok deneyimliyim. Romanda ise deneyimli değildim. Ama roman yazmak, şarkı sözü yazmaktan çok daha zevkli, onu söyleyebilirim.
‘KUNDERA BENİM EDEBİ TANRIM’
En sevdiğiniz yazarlardan birinin Kundera olduğunu işittik. Bize biraz bunun nedenlerinden bahseder misiniz?
Kundera’yı üniversitenin ilk yıllarında keşfettim ve hâlâ da onun en çok etkilendiğim yazar olduğunu söyleyebilirim. Düşünce romanlarına bayılırdım. Bu yaz hepsini tekrar okuyacağım. Kundera’yı benim edebi tanrım olarak tarif ederim ben. Beğendiğim çok yazar var ama Kundera’nın düşüncelerim üzerinde de çok etkisi oldu. Yıllarca onun düşünce romanları gibi bir roman yazma hayali kurdurdu bana. ‘Sayın Bay Rock Yıldızı’ romanımı yazarken de, Milan Kundera’nın bakış açısı romanıma sızdı. Daha doğrusu, Kundera’nın etkilediği Teoman’ın bakış açısı.
Sizin çok fazla okuduğunuz da bilinen bir gerçek. Bize tavsiye edeceğiniz kitaplar var mı?
Şu sıralar okuduklarımı söyleyeyim: Bir şiir kitabı okudum ve çok çok beğendim, herkese tavsiye ediyorum. ‘Türkolmak’, Kutay Onaylı adında genç bir şairin kitabı. Amin Maalouf’un ‘Labirent: Batı ve Hasımları’nı elimden bırakamıyorum dünden beri. Bugün biter. Nefis bir kurgu dışı kitap. Ama Maalouf’un zekası, dehası her satırında var. ‘Dünyanın Düzleşmesi’, Olivier Roy. Değişen dünyada normların tahakkümünü inceliyor. Bildiğimiz dünyanın sonunu anlatan mükemmel bir kitap olarak okudum onu. Tavsiye ederim bu konulara meraklı okuyucuya.